Belirsizlik ve dalgalanma her geçen gün yükselirken, iş liderleri ve işletme modelleri üzerindeki baskılar da artıyor. Ancak aynı zamanda, temiz ve bol enerjiden yapay zekâ, otomasyon ve robot teknolojilerine kadar yeni teknolojilerde eşi benzeri görülmemiş bir devrim, üretkenliği hızlandırıyor ve yaşama, çalışma ve değer yaratma şekillerini baştan yazıyor. AlixPartners tarafından yayınlanan “2025 Yıkım Endeksi” siber güvenlik, tedarik zincirleri ve jeopolitik de dahil olmak üzere bir dizi önemli endişeyi tanımlıyor. Endekse göre küresel ekonomideki temel değişimler ve şirketlerin değer yaratma biçimleri, kritik dönüm noktalarına ulaşıyor ve aynı zamanda CEO’lar şirketlerinin bu altüst olmuş ortamda yollarını bulma becerilerine daha fazla güveniyor.
Küresel bir danışmanlık firması olan AlixPartners, aralarında tüketim malları, otomotiv, bilişim ve medyanın da bulunduğu 10 sektörden 3.200 yöneticinin yanıtlarına dayanarak hazırladığı “2025 Yıkım Endeksi”ni geçtiğimiz günlerde yayınladı. 2020’den bu yana yayınlanan endekste 0 ile 100 arasında bir ölçek kullanılıyor ve daha yüksek puanlar daha büyük bir yıkım beklentisine işaret ediyor.
Ekonominin Yeni İtici Gücü: Yıkım
Yöneticiler, son 12 ayda aksaklıkların arttığını ve ufukta daha yüksek risklerin göründüğünü bildiriyor. Bu yıl ankete katılanların %57’si, bir önceki yıla göre 7 puanlık bir artışla, şirketlerinin büyük ölçüde bozulmaya uğradığını söylemiş. İşletmelerin karşılaştığı zorlukların hem büyüklüğünü hem de karmaşıklığını ölçen Yıkım Endeksi bu yıl 1 puan artarak 73’e yükselmiş.
Dünya genelinde siyasi değişimlerin ve çalkantıların yaşandığı bir sonbaharın ardından, 2025 yılında iş modellerini önemli ölçüde değiştirmeleri gerekeceğini söyleyen yöneticilerin sayısı 15 puan artarak %55’e yükselmiş. CEO’ların yarısından fazlası ulusal seçimlerin sonuçlarının işlerini olumsuz etkileyebileceğinden endişe ediyor. Daha yüksek gümrük vergileri beklentisi ve ABD-Çin gerginliğinin artması, üretim ve tedarikçi ayak izlerinde değişimleri zorunlu kılıyor.
Ancak, bu daha zorlu ortama rağmen CEO’ların bakış açısı son derece olumlu. CEO’ların neredeyse %90’ı şirket çalışanları arasında verimliliğin arttığını söylüyor. Yapay zekanın kuruluşları üzerindeki etkisi konusunda son derece iyimserler ve bu teknolojileri maliyetleri düşürmek yerine öncelikle gelirleri artırmak için uyguluyorlar.
Kuşkusuz bu durum, kesinti artarken güvenin de arttığını açıklamaya yardımcı oluyor. Giderek artan sayıda şirket, sürekli değişim içinde olan bir dış ortam karşısında daha proaktif, çevik ve dirençli hale geliyor.
Bir işyeri devrimi mi?
Anketten elde edilen veriler, ekonomistler arasında giderek daha fazla tartışılan, üretkenlikte önemli bir sıçramanın kapıda olabileceği fikrini de destekliyor. Verimlilik arttığında bireyler, şirketler ve toplumlar için zenginlik de artar. Son derece faydalı olmakla birlikte, üretkenlik artışı aynı zamanda yeni kazanan şirketleri, teknolojileri ve ülkeleri taçlandırarak ve diğerlerini yerinden ederek son derece yıkıcı da olabilir.
Yapay zekâ ve makine öğreniminin etkisi bu hikâyenin büyük bir bölümünü oluşturuyor. Bu teknolojiler, çağrı merkezlerinden araştırma laboratuvarlarına kadar her yerde üretkenliği artırma yeteneklerini kanıtladılar ve yetenekleri ve benimsenmeleri daha yeni başlıyor.
Ancak bu sadece yapay zekâ ile ilgili değil. Bol, ucuz ve yenilenebilir enerji vaadi, her bir işletme için bu girdinin maliyetini azaltabilir. Sağlık alanındaki yenilikler kanser, obezite ve orak hücre anemisi gibi genetik bozukluklar da dahil olmak üzere insanlığın en zorlu hastalıklarından bazılarıyla mücadele ediyor ve daha sağlıklı bir nüfus muazzam ekonomik faydaları da beraberinde getiriyor.
Bir başka faktör de pandemi ve diğer aksaklıklar nedeniyle kurumsal dönüşümün hızlanması. Üretkenliğin durgun olduğu Almanya’da şirketlerin %43’ü bu yıl büyük bir iş modeli dönüşümü beklediklerini söylüyor ki bu oran bir yıl önce %34’müş. Yaşlanan nüfus ve azalan işgücü nedeniyle artan baskılar hem şirketlerin hem de hükümetlerin sahip oldukları çalışanlardan en iyi şekilde yararlanmaları gerektiği anlamına geliyor.
Endeksten elde edilen önemli bulgular şöyle:
• İş dünyası liderlerinin %41′ i enflasyon ve faiz oranlarını tehdit olarak bildiriyor.
• CEO’ların %66’sı 2024 ABD başkanlık seçimlerinin işletmeleri üzerindeki etkisi konusunda endişeli.
• CEO’ların %68’i ABD-Çin geriliminin stratejilerini değiştirmelerine neden olduğunu bildiriyor.
• İş dünyası liderleri hükümet (%68), yatırımcılar (%64), müşteriler (%58) ve çalışanlar (%57) tarafından çevresel konularda tavır alma konusunda baskı hissediyor.
• Üretken yapay zekâ, iş dünyası liderlerinin %67’si tarafından en büyük yıkıcı fırsat olarak gösteriliyor.
• Şirketlerin yarısından fazlası (%53) 2024 yılındaki aksaklıkların etkilerini hafifletmek için iş modellerini orta düzeyde değiştirmeyi düşündüklerini söylerken, %37’si ciddi değişiklikler yapacaklarını belirtiyor. Sadece %9’u hiçbir değişiklik planlamıyor.
• Endeks, işletmelerin iş modellerini, tedarik zinciri kıtlığı ve savaş gibi sonu gelmeyecek gibi görünen ardışık piyasa şoklarının yanı sıra yüksek enflasyon oranları gibi ekonomik rüzgarlarla başa çıkacak şekilde uyarladığını doğruluyor.