Dünya çok uzun zamandır şahit olmadığı global bir salgın deneyimi yaşıyor. Çin’de başlayan koronavirüs COVID-19, Mart 2020 itibariyle bir pandemi haline dönüştü. Kimilerine göre salgın artık yavaşlayacak kimileri ise sürenin daha uzun olacağını öngörüyor. Tüm dünyayı etkisi altına alan virüsün ekonomik etkileri, şirketler ve bireyler tarafından da yoğun biçimde hissediliyor.
Salgınla birlikte yaşanan ekonomik resesyonun süresi ile ilgili farklı olasılıklar bulunduğunu belirten Dinamo Danışmanlık Kurucu Ortağı, Kamu Özel Ortaklığı (PPP) ve Proje Finansmanı Uzmanı Fatih Kuran, “Virüsün yayılım hızı, alınan tedbirlerin ne derece işe yarayacağı, aşı ve benzeri tedaviler ile ilgili gelişmeler, evrim geçirip geçirmeyeceği gibi faktörlere bağlı olarak V, U ve L şeklinde bir ekonomik toparlanmadan bahsedilmekte. Ekonomik toparlanma için verilen süreler 3 ile 12 ay arasında değişiyor.
Koronavirüs salgınının ekonomik etkilerini salgın süresince ve sonrası olarak iki kısımda incelemek gerekiyor. Salgın er ya da geç bittikten sonra da toplum, iş dünyası ve devlet politikaları üzerindeki etkilerinin uzun yıllar boyunca hissedilebileceğini gösteren gelişmeleri deneyimliyoruz. Mevcut durum itibari ile krizden olumlu ve olumsuz etkilenen sektörleri sıralayacak olursak olumsuz etkilenen sektörler; turizm ve eğlence, ulaşım (hava-deniz-kara), otomotiv, inşaat ve gayrimenkul, üretim (zorunlu tüketim hariç), finansal hizmetler, eğitim, petrol ve gaz. Nispeten olumlu etkilenen sektörlere baktığımızda ise; tarım, e-ticaret, bilgi ve iletişim teknolojileri (ICT), kişisel bakım ve sağlık, gıda ve perakende zincirleri, tıbbi malzeme ve hizmetler diyebiliriz” dedi.
“Yeni Normal”de 7 Mega Trend
Fatih Kuran, mevcut durum tespitinden sonra COVID-19’un daha uzun vadeli olası etkilerini 7 maddede şöyle sıralıyor:
1. Online platformların gelişmesi ve daha yaygın kullanımı
Beyaz yakalı iş hayatının önemli bir kısmı, ağırlıklı olarak evden çalışma iş modeline geçiş yaptı ve işlerinde önemli bir verim kaybı olmadan hatta kimi zaman da artış kaydederek bu şekilde çalışmayı deneyimlenmiş oldu. Bu durumun kriz sonrasında da etkilerinin devam edebileceği ve en azından bazı personellerin dönüşümlü olarak ofislere gelmesi sureti ile işverenin ofis kiraları ve ulaşım maliyetleri gibi unsurlardan tasarruf sağlaması beklenebilir. Mevcut ofis alanlarının en azından bir kısmının kullanım dışı kalması özellikle ofis kiralarının düşmesine ve inşaat sektörünün de daralmasına neden olabilir.
Aynı şekilde eğitim sistemi de online platformlar üzerine taşındı. Pek çok eğitim kurumunda hali hazırda var olan imkanlar kullanılmak sureti ile eğitim ülkeden ülkeye kalitesi değişmekle birlikte bir şekilde devam ediyor. Bu durum eğitimin de online platformlara kayışını hızlandıracak bir etki yapabilir. Gelişmelere bağlı olarak öğrencilerin okulda geçirecekleri zamanlar azaltılarak okulların öğrenci kapasiteleri arttırılabilir ve öğretmen ihtiyacı da zaman içinde azalabilir. Bu durum koronavirüs krizi öncesinde bile Kanada’nın Ontario eyaletinde hükümet ile öğretmen sendikaları arasında ihtilafa neden olmuş ve uzun süren grevler yaşanmıştı. Yaşadığımız sürecin gelişmeleri ivmelendirmesi beklenebilir.
Bankacılık ve alışveriş başta olmak üzere online sistemlerin kullanımı daha da yaygınlaşacak. Türkiye’deki online bankacılık sistemimiz dünya genelinde örnek gösterilebilecek bir gelişmişliğe sahip ve bu ülkemiz için yeni dönemde önemli bir avantaj. Ayrıca e-devlet uygulamasının verilen hizmetler kapsamının gelişmesi ile kalitesinin arttırılması da gerekli olacak.
2. Teknolojik gelişmelerin hızlanması ve yaygınlaşması
Pek çok işin online platformlar üzerinden daha fazla yapılmasına ihtiyaç duyulması ve daha da fazla duyulacak olması, teknolojik gelişmelere olan ihtiyacın ve talebin artmasına neden olacak gelişim sürecini hızlandıracaktır. Bu süreçte Zoom gibi yaygın kullanılan platformların daha da gelişmesi ve görüntü iletiminde 3 boyut ve hologram gibi uygulamaların yaygınlaşması beklenebilir. Ayrıca, yapay zekâ uygulamalarının da işin içine katılması ile verimlilik arttırılıp kullanıcı deneyimi geliştirilebilir. Olası salgın hastalıklardan etkilenmeyecek olmaları ve ekonomik sistemin aksamadan devamlılığını sağlayacak olması açısından robotların hayatımıza üretim sektörleri başta gelmek üzere dahil olma sürecinin hızlanmasını bekleyebiliriz. Yine olası salgın risklerini azaltacak olması nedeni sürücüsüz araçların trafiğe çıkması ve taksi gibi ulaşım araçlarında kullanımı yaygınlaşabilir.
3. Uluslararası ticarette değişimler
Koronavirüs nedeniyle uluslararası tedarik zincirinde özellikle Ocak ve Şubat aylarında Çin kaynaklı önemli aksamalar yaşandı. Sonrasında bu durum diğer ülkeleri de etkiledi. Şirketlerin yeni dönemde tedarik zincirinde konsantrasyon riskinin yönetimine daha fazla dikkat edeceği ve tedarikçi portföylerini özellikle nicelik olarak geliştirmeye odaklanması beklenebilir. Söz konusu durum Türkiye açısından başta tekstil olmak üzere fırsatlar da yaratabilir.
Yanı sıra ülke yönetimlerinin tarım, gıda ve sağlık malzemeleri gibi temel ihtiyaç maddelerinin tedariğinin kriz dönemlerinde bir daha problem teşkil etmemesi için bundan böyle ağırlıklı olarak yerel bazda temin edilmesi için tedbirler alması beklenebilir. ABD yönetiminin kendi ülkesinin ihtiyaçlarında kullanılmasını garanti altına almak amacı ile maske ihracatını yasaklaması bu duruma iyi bir örnek teşkil ediyor. Bu şekilde global ticaretin önünü kota ve vergi uygulamaları ile sınırlayacak uygulamalar geri gelip yerel üretimler teşvik edilebilir.
4. Sağlık sektöründeki olası gelişmeler
ABD başta gelmek üzere bazı gelişmiş ülkelerde sosyal devlet anlayışı kapsamında temel sağlık hizmetlerinin devlet tarafından sağlanması söz konusu değil. COVID-19’un verdiği derslerden biri de sağlık alanında yaşanabilecek bir krizin toplumun tamamına etki edeceği ve herkesin sağlık konusunda aynı gemide olduğu. Bu bağlamda yeni dönemde sağlık alanında sosyal devlet anlayışının kısmen de olsa yaygınlaşması beklenebilir.
5. Sosyolojik değişimler
Yaşanan sağlık krizinin travma sonrası etkilerinin de devam etmesi ile başta turizm ve eğlence sektörü olmak üzere ekonomik toparlanmanın daha uzun sürmesi beklenebilir. Benzer etkiler, havacılık sektörü başta olmak üzere ulaşım alanında da görülecektir. Bu sektörlerde koronavirüs krizi sonrası insan sağlığına daha fazla hassasiyet gösterecek tedbirler alınması ve iş yapış şekilleri ile verilen hizmetlerin evrim geçirmesi mümkündür. Yaşanan sağlık krizinin özellikle çekirdek aile üzerinde birleştirici etki yapması ve ileriye yönelik toplumsal dayanışmaya olumlu etki yapması da mümkün. Bu da krizin olumlu bir etkisi olarak nitelenebilir.
6. Çevre konusunda duyarlılık artışı
Salgın ile birlikte küresel ısınma sorunu gibi tüm dünyanın geleceğini çok olumsuz etkileyebilecek felaket senaryolarının gerçekleşebileceği konusundaki bilincin artması beklenebilir. Başta yenilenebilir enerjinin daha da fazla kullanımı ve elektrikli araçların üretim ve kullanımının arttırılması için teşvikler hızlandırılıp fosil yakıtların kullanımı giderek sınırlanabilir. Ayrıca vejetaryen beslenme biçiminin teşvik edilmesi ile bu alanda özellikle etin yerine geçebilecek ürünlerin daha da fazla gelişmesi ve yaygınlaşması beklenebilir.
7. Risk analiz ve yönetiminin önemi artacak
Yeni dönemde özellikle olumsuz etkilenenler başta olmak üzere şirketlerin bu konuya çok daha fazla önem vermesi gerekecek. Ekonomik ve toplumsal değişimler ile farklılaşan müşteri tercihleri şirketlerin bu dönemde ve gelecekteki olası gelişmelere bağlı olarak farklı senaryoları test etmesini bir zorunluluk haline getirmiş durumda. Nakit akışı projeksiyonları üzerinden stres testi çalışması yapılması çok önemli ve olası ihtiyaçlara bağlı olarak önceden tedbir almalarına imkân sağlayacak.
Değişim hayatın ayrılmaz bir parçası. Hele bu büyüklükteki krizler, muazzam bir değişime gebedir. Taşların yerinden oynamasını ve yeni bir dünya düzeni kurulmasını bekliyoruz. Değişime kendini en iyi şekilde adapte edebilen şirketler krizi fırsata çevirebilecek, diğerleri ise doğal seleksiyonun bir parçası olarak yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalacaklar.
Krizden güçlü ve sağlıklı çıkmayı hedefleyen şirketlerin mega trendleri takip etmesi ve kendilerini değişim sürecinin bir parçası olarak konumlandırması gerekiyor.